Rüzgar Miroğlu

Dahiliye

Fizik Muayene Kitabı (türkçe)
http://hotfile.com/dl/28523210/cfa963c/Fizik_muayene_kitabi_drwhite.rar.html 

Göğüs Muayenesi
http://hotfile.com/dl/28410846/5131b6e/GM.rar.html 

Kalp Muayenesi
http://hotfile.com/dl/28416066/505a3ed/KalpM_drwhite.rar.html 

Periferik Damar Muayenesi
http://hotfile.com/dl/28463627/339d875/PDM_drwhite.rar.html

Batın Muayenesi
http://hotfile.com/dl/28522166/015ee80/AbdomenM_drwhite.rar.html

Baş - Boyun Muayenesi
http://hotfile.com/dl/28407186/d5dc17b/Bas_boyunM_drwhite.rar.html 

Kas - İskelet Sistemi Muayenesi
http://hotfile.com/dl/28419416/67df231/KasiskeletM_drwhite.rar.html 

KBB muayenesi
http://hotfile.com/dl/28417532/6e6cd50/KBB_M_drwhite.rar.html 

Nörolojik Muayene
http://hotfile.com/dl/28421794/c8a86d7/NeuroloM1_drwhite.rar.htmlhttp://hotfile.com/dl/28462187/b172be3/NeuroloM2_drwhite.rar.html 

Erkek Genital Sistem Muayenesi
http://hotfile.com/dl/28418245/ebc1d61/MaleGenitalia_drwhite.rar.html 

Kadın Genital Sistem Muayenesi
http://hotfile.com/dl/28409105/006d224/FemaleGenitalia_drwhite.rar.html 
Meme ve Aksilla Muayenesi
http://hotfile.com/dl/28407691/deed1cc/Breast_and_Axillae_drwhite.rar.html


Karaciger sesli anlatim:

1-http://67.15.194.38/download/09/14/6bcb3d9af9878e05557984bb4612a2ba/karaciger01.mp3

2-http://67.15.194.38/download/09/17/bdac5f15f036d761541a8f830537df21/karaciger02.mp3

3-http://67.15.194.37/download/09/17/bb135b8ad7d1e43dc042193c8aa89394/karaciger.wma




Göğüs Muayenesi 


http://uploading.com/files/e175f3f5/GM_drwhite.rar/ 


Kalp Muayenesi 


http://uploading.com/files/m9d8dca1/KalpM_drwhite.rar/ 


Periferik Damar Muayenesi 

http://uploading.com/files/df92m73a/PDM_drwhite.rar/ 


Batın Muayenesi 

http://uploading.com/files/e62b7292/AbdomenM_drwhite.rar/ 


Baş - Boyun Muayenesi 

http://uploading.com/files/6b3f64cm/Bas_boyunM_drwhite.rar/ 


Kas - İskelet Sistemi Muayenesi 

http://uploading.com/files/macad9cc/KasiskeletM_drwhite.rar/ 


KBB muayenesi 

http://uploading.com/files/7cc973f6/KBB_M_drwhite.rar/ 


Nörolojik Muayene 

http://uploading.com/files/12c153cf/NeuroloM1_drwhite.rar/ 
http://uploading.com/files/88f6c3ca/NeuroloM2_drwhite.rar/ 


Erkek Genital Sistem Muayenesi 

http://uploading.com/files/4469c9ec/MaleGenitalia_drwhite.rar/ 


Kadın Genital Sistem Muayenesi 

http://uploading.com/files/32374ac5/FemaleGenitalia_drwhite.rar/ 


Meme ve Aksilla Muayenesi 

http://uploading.com/files/f479dca9/Breast_and_Axillae_drwhite.rar/
 






Kalp Hastalığından Korunmak İçin Altın kurallar

Kalp hastalığından korunmak için bazı kuralları unutmamak gerekiyor. İşte kalp sağlığınız için yapmanız gerekenler:

• Düzenli egzersiz yapın.Haftada 4-5 gün yarım saat tempolu yürüyüş yeterlidir.
• İdeal kilonuzu koruyun.
• Sıvı yağ( zeytinyağı,mısırözü yağı) içeren ve meyve, sebze, tahıl ve lifli besin ağırlıklı bir diyet uygulayın.
• Kolesterol düzeylerini ve kan basıncını yükseltebileceğinden dolayı alkol kullanmaktan kaçının.
• Yüksek kan basıncı ve diyabet için tedavi uygulayın.
• Sigarayı bırakın.
• Stresle baş etme eğitimi alın.
• Koroner Kalp Hastalığı risk analizi yaptırın. 



Anjina pectoris ( Göğüs ağrısı ) 


Kalbin oksijen ihtiyacının yeterince karşılanamaması sebebiyle ortaya çıkan göğüs ağrısının adıdır.
Ağrı göğüste ani baskı ve sıkışma, bazen yanma veya boğuluyormuş gibi bir hisle birlikte başlar.
Ağrı sırasında hasta sıkıntıdan terler, rengi solar, endişe ve ölüm korkusu içine girer.

Kızgınlık, heyecan, korku, aşırı yemek gibi haller ağrının başlamasında rol oynayabilir.
Bilhassa merdiven çıkma, koşma gibi bir zorlama sonucu ortaya çıktığı için, genelde dinlenme ile geçer.

İstirahat halinde veya gece yatakta gelen şekli ise önemlidir ve sol kalp yetmezliğinin habercisi sayılır.

Ağrının 5 dakikadan fazla sürmesi halinde mutlaka doktora görünmek gerekir.

Alınması gereken tedbirler, yağ miktarı düşük yemekler yemek, şişman ise zayıflamaya çalışmak, sigarayı bırakmak, kahve ve çay içiminde aşırıya kaçmamak şeklindedir.

Alkolün fazla alınması koroner kan akımını azaltarak kalp kası (miyokard) metabolizmasını bozacağı, az alınması ise karaciğer fonksiyonlarını engelleyeceği için daima tehlikelidir.

Angina Pectoris`in en etkin ilacı dilaltı hapı (nitrogliserin) kullanımıdır.

Nitrogliserin, koroner damarları genişleterek 1-2 dakika içinde ağrıyı geçirir.

Ancak nitrogliserin etkisinin geçici olduğunu, kalıcı tedavinin ancak doktor kontrolünde yapılacağını unutmamak gerekir. 


Bunları Biliyor musunuz?
* Günümüzde her 10 kişiden birinde koroner kalp hastalığı ortaya çıkıyor.

* Her yıl 200 bin yeni enfarktüs olgusu meydana geliyor.


* Kalp hastalarında sıklıkla ortaya çıkan "hipertansiyon"un görülme oranı yaşla birlikte artarken, 60 yaşın üzerindeki her 10 kişiden 7`sinde yüksek tansiyon görülüyor.

*Kalp hastalıklarının "kadınlarda" görülme sıklığı son yıllarda artıyor. Bunda düzensiz beslenme sonucunda hızlı kilo artışı ve hareketsizlik gibi nedenler etkili.

* Kalp hastalıklarının tedavi maliyeti uzun süre hastanede yatmayı gerektirdiği için her geçen yıl yükseliyor.

* Yükselen tedavi maliyetini azaltmak için kişilerin kalp hastası olmadan önce risklerini belirleyip, "yaşam değişikliği" yapmaları gerekiyor. 


Enfarktüs 

Halk arasında genellikle kalp (miyokard) ile ilgili olarak kullanılan bir terimdir.
En önemli sebebi, kalp kasını besleyen koroner damarların tıkanmasıdır.
Miyokard enfarktüsü, kandaki oksijen miktarının, kalp kasının oksijen ihtiyacını karşılayamaması halinde ortaya çıkar.
Karbon monoksit zehirlenmesi, tansiyon düşüklüğü, aşırı kansızlık gibi durumlar da önemli sebepler arasındadır.
En belirgin özelliği göğüs ağrısı ve göğüste sıkışma hissidir.
Ayrıca solunum zorluğu, soğuk terleme, bulantı, kusma ve renk solukluğu da görülebilir.
Ağrı genelde sırt, kol, boyun ve omuza yansır.
Angina Pectoris ile farkı, ağrının uzun sürmesi ve ağrının dilaltı hapı (nitrolingual) ile geçmemesidir.
Miyokard enfarktüsü en çok 40-50 yaşları arasında görülür.
Ölümle sonuçlanabileceği için, mutlaka doktor çağırmayı gerektiren bir rahatsızlıktır.
Doktor gelene kadar hastanın kesinlikle kaldırılıp yürütülmemesi ve rahat nefes almasının sağlanması gerekir. 


Hastalığın bulguları ve seyri

Koroner kalp hastalığında şu bulgulardan bir veya birkaçı görülebilir :

- Göğüs ağrısı (sol omuz ve sol kola yayılabilir)
- Egzersiz kapasitesinin kısıtlanması; çabuk yorulma
- Eforla gelen nefes darlığı
- Senkop (bayılma)
- Ani ölüm

Koroner kalp hastalığında en çok korkulan olay; koroner damarlardan hiçbirinin kalp kasının kanlanmasını (dolayısıyla oksijenlenmesini) yeterince sağlayamaması, böylece kalbin kasılamaması ve vücuda kan gönderememesidir. Bu olay halk arasında kalp krizi olarak bilinen "myokard infarktüsü"dür.

Koroner kalp hastalığı bu safhalara gelinmemesi için zamanında teşhis konulup tedavi edilmelidir; en güzeli ise şüphesiz, daha hiç bu rahatsızlıklar yokken risk faktörlerinin belirlenip bunlardan mümkün olduğunca korunmaktır.

Özellikle belli bir yaştan sonra düzenli aralıklarla kalp muayenesi, tansiyon ölçümleri ve check-up yaptırmak hayati önem taşır. 


KKH ( Kroner kalp hastalığı ) için '' risk faktörleri'' nelerdir? 

A- Değiştirilemeyecek risk faktörleri :

* Yaşın ileri olması ; Erkeklerde 45, kadınlarda 55 yaş üzeri ve postmenapozal (adetten kesilme sonrası) dönemde olmak
* Cinsiyet ; KKH daha çok erkeklerde görülür.
* Kalıtım ; Ailede bu hastalığın bulunması

B- Değiştirilebilir (önlenebilir) risk faktörleri :

* Sigara kullanımı
* Hipertansiyon ; Kan basıncının ( 140 / 90 mmHg`dan ) yüksek olması
* Diabet ; Şeker hastalığı
* Stres
* Kandaki "Total Kolesterol" düzeyinin ( 200 mg/dL`den ) yüksek olması
* Kandaki "HDL Kolesterol" düzeyinin ( 35 mg/dL`den ) düşük olması
* Diğerleri : Şişmanlık, hareketsiz yaşam, gut hastalığı, aşırı alkol ve kahve tüketimi, hiperkalsemi (kan kalsiyum düzeyinin yüksek olması), kadınlar için oral kontraseptif (doğum kontrol hapı) kullanımı .

Kadınlar da risk altında
Kalp hastalığı erkeklere özgü bir hastalık olarak görülüyor. Ancak bu hastalıklardan kadınlar da etkileniyor. Öyle ki 45 yaşın üzerindeki kadınların %50’den fazlası kalp damar hastalıkları nedeniyle ölüyor.

Sağlıklı yaşam eğitimindeki yetersizlik, sigara, hareketsizlik ve yanlış beslenme her yıl on binlerce kadının kalp ve damar hastalıkları sebebiyle ölümüne yol açıyor. Kadınlarda kalp krizi riski menopoz dönemi yaklaştıkça artıyor ve bu artış yaş ilerledikçe devam ediyor. Yapılan çalışmalar menopoz sonrası dönemdeki kadınlarda kalp hastalıklarının başlıca sebebi kabul edilen kandaki lipid ve kolesterol düzeylerinin daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Menopoz dönemi dışında 50 yaş altındaki kadınlarda şeker hastalığı da önde gelen bir kalp hastalığı sebebi.


Şişmanlık ve sigara kullanımı ise kadınları tehdit eden faktörlerin başında geliyor. Şişmanlık ve sigara, kadınlarda kalp hastalığı riskini 4-5 kez daha fazla artırıyor. İşte bu açıdan 45 yaşın üzerindeki kadınlarda, erkeklere göre çok daha hızla artan kalp-damar hastalıkları konusunda kadınların bilinçlendirilmesi gerekiyor. Aslında kalp ve damar hastalıklarına karşı önlem almak zor değil.
Sadece her gün yarım saat yürüyüş yaparak ve sigara içmeyerek kalp- damar hastalıklarına bağlı ölümleri yarı yarıya azaltmak mümkün. 


Koroner anjiyografi nedir? 

Koroner anjiyografi, koroner kalp hastalığını tespit için, kalbi besleyen damarlar (koroner damarlar) ve sol kalp boşluğunun filminin çekilme işlemidir. Burada amaç, kalbe kan taşıyan damarlarda (koroner damarlar) herhangi bir darlık veya tıkanıklık olup olmadığını ortaya koymaktır.

Sonuçta bu işlem sonrası doktorunuz size damarlarınızın normal olduğunu söyleyebileceği gibi, ilaç tedavisi, balon tedavisi(PTCA), veya ameliyat (koroner bypass) gibi tedavi seçeneklerinden birini önerebilir.

Hastaneden taburcu olduktan sonraki ilk 24 saat mümkün olduğunca işlemin yapıldığı bacağı (veya kolu) zorlamamanız önerilir. Girişim yerinde şiddetli kanama, ağrı, şişme olursa veya işlemin yapıldığı bacakta şişme, şiddetli ağrı olursa hemen hastaneye gidiniz.

Ancak işlemin yapıldığı yerde morlukların olabileceğini ve bunların geçmesinin haftalar sürebileceğini unutmayınız. İşlem yapılan yerde hafif sertlik ve morluk olması korkulacak bir problem değildir ve beklenen bir durumdur.

İşlemden sonraki gün kasığınızdaki bandı çıkarabilir ve 24 saat sonra banyo yapabilirsiniz. Anjiyografi sonrasında ne zaman işinize dönebileceğiniz konusunda doktorunuza danışabilirsiniz.


Yaşlılarda görülen koroner kalp hastalıkları ve kalp krizlerinin özellikleri 

Yaşlılıkla (genellikle ifade edilen yetmiş yaşından sonrasıdır) ortaya çıkabilecek kalp ile ilgili olayların en önemlileri arasında iskemik kalp hastalıkları gelmektedir. Gelişmiş ülkelerde kalp damar hastalıklarından olan ölümlerin yaklaşık %80 kadarı 70 yaşın üzerindeki nüfusta görülmektedir.

İskemik kalp hastalığı belirgin hale gelmesinde yaş en önemli risk faktörü gibi görülse de, diğer risk faktörlerinin etkisi ile iskemik kalp hastalığı her yaşta belirgin hale gelebilir. Bununla birlikte yaşlılarda daha ciddi, yaygın damar tıkanması vardır, kalp kası hasarı daha belirgindir, bu hastalarda iskemik kalp hastalıklarının hemen hemen tüm klinik şekillerinde ölüm oranı yüksektir. Örneğin kalp krizine bağlı ölüm, anjin, kalp yetmezliği ve çarpıntılar daha sıktır. Bu kişilerde çok kere koroner arter hastalığı öyküsü daha eski olduğundan dolayı, gençlere nazaran yeni gelişen destekleyici damar oluşumu daha fazladır. Yaşlı hastalarda koroner arter hastalığı tanısının konmasında ve değerlendirilmesinde eşlik eden diğer hastalıkların varlığı sorun teşkil edebilmektedir. Örneğin eşlik edilen hazım sistemi yada solunum sistemi hastalıklarının varlığında, ki bunlar yaşlı kişilerde sık görülür, dikkatli analiz yapılmaz ise kalp hastalığının varlığı gözden kaçabilir.

Gençlerde olduğu gibi, egzersiz testi, sintigrafi ve Holter bu hastalardaki sessiz iskemilerin değerlendirilmesinde yardımcı olabilir. Ancak pek çok yaşlı hastada eforla arzulanan kalp hızına erişmek mümkün olmamaktadır. Bu nedenle eforlu sintigrafinin yardımcı olamayacağı durumlarda dipridamol stres testi ile sintigrafik değerlendirme yapılabilir.

Yaşlı hastalar için önemli olabilecek bir konu bunların kalp krizi sırasında atipik(belli belirsiz) yakınmalarla hekime başvurabilecekleri hatta bazen bu olayları hiç göğüs ağrısı olmadan yaşayabilecekleridir. Bu hasta grubunda hem kadınlarda hemde erkeklerde holter ile tespit edilen sessiz iskemi insidansının daha yüksek olduğu bildirilmiştir.

70 yaşın üzerindeki koroner arter hastaları incelendiğinde, kadınların total kolesterol, LDL kolesterol ve HDL kolesterol değerlerinin daha yüksek olduğu, trigliserid, total kolesterol ve LDL kolesterol değerlerinin yaş ile ters orantılı olarak değiştiği dikkat çekmiştir.

İskemik kalp hastalıkların genel olarak yaşa özel bir ilaç tedavisi yoktur. Bu hastalarda kalp krizinde uygulanacak pıhtı eritici tedavi gençlerdeki gibi ölüm oranını azaltmaktadır. Bu tedavinin gençlere göre daha çok beyin kanamasına neden olmasına rağmen hipertansiyon, kalp kası kalınlaşması, diabet gibi eşlik eden durumlar yönünden hasta iyi değerlendirilmelidir.

Yaşlı kadınlarda kalp krizi sırasında uygulanan heparine(kan sulandırıcı ilaç) bağlı kanama eğilimi fazladır.Çok ileri yaşlarda iskemik kalp hastalığı tedavisinde balon ve by pass ameliyatı uygulamaları tartışmalı bir konudur. Eşlik eden yardımcı hastalıkların sıklığının yüksek oluşu, çok kere daha ciddi damar darlığı bulunması sebebi ile, bu işlemlerin işlemlerinin ölüm ve ve kötü sonıçlar verme oranları yüksektir. Fakat uygun vakalarda sonuçlar yüz güldürücüdür. Balon ile ilgili hastanede kalınma süresince ölüm gençlerden daha fazladır. Bu hastalarda koroner damarlar balona müsait değilse, ilaçlara yanıt yoksa by pass ameliyatı operasyonu düşünülmelidir. Balon ve by pass ameliyatı uygulamaları, özellikle anjinde belirgin düzelme sağlamaktadır. By pass ameliyatı işleminin de ölüm oranı, morbiditesi, hastanede yatış süresi ve buna bağlı olarak tedavi giderleri yaşlılarda daha fazladır. Ancak, by pass ameliyatının komplikasyonlarının giderek azaldığı ve yeni tekniklerin geliştiği , operasyon ile ağrının uzun süreli olarak ortadan kaldırılabildiği ve hayatta kalım üzerindeki olumlu etkiler düşünülerek uygun vakalarda operasyon yapılmalıdır. 


Kök hücre kalbe hayat veriyor 

Toplumda en sık görülen hastalıklar arasında ilk sıralarda yer alan "damar hastalıkları" ve "hipertansiyon" yaşam kalitesini bozuyor. Uzmanlar, kalp sağlığını düzenli beslenme ve sporla korumanın önemini vurguluyor. Kalp sağlığının bozulmasıyla ortaya çıkan "kalp krizi"nin tedavisinde ise artık “kök hücre" nakli uygulanıyor.

Erişkinlerde görülen kalp damar hastalıkları, koroner arter, hipertansiyon, kalp kapağı hastalıkları, erişkinliğe ulaşan doğumsal kalp hastalıkları, kalp zarı ve kalp kasının birincil hastalıkları olarak sıralanıyor. Ancak toplumda en sık görülen kalp hastalıkları arasında, koroner arter hastalıkları ve hipertansiyon geliyor.

Sözkonusu hastalıkların cerrahi, ilaç ve yaşam şeklini değiştirme yönündeki tedavisinin dışında günümüzde kalbe uygulanan "kök hücre" nakli büyük önem taşıyor. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de Acıbadem Hastanesi Bakırköy’de uygulanmaya başlanan "kök hücre" nakli, kalp krizi sonucunda hücrelerinin bir kısmı ölen hastalara, kendi hücrelerinin nakledilmesiyle gerçekleştiriliyor.

Genç yaşta yakalıyor
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de kalp hastalıklarının görülme oranı artıyor. Akut koroner sendrom olarak bilinen kalp hastalığı Türkiye`de Batı Avrupalılara göre daha erken yaşlarda ortaya çıkıyor.Kalp hastalıkları Türk erkeklerinde 55 yaşında kadınlarda ise 63 yaşlarında ortaya çıkıyor.Bu hastalıklar Avrupa ülkelerinde 10 yaş daha ilerde görülüyor. Türkiye`de bu hastalığa en fazla yol açan etken sigara tüketimi. Kalp hastalarının yüzde 60`ının sigara içtiği biliniyor. Kadınlarda kalp hastalığı çoğunlukla fazla kilolardan kaynaklanıyor. Şişmanlık kadınların genç yaşta kalp hastası olmasına neden oluyor.

Akut koroner sendromunun tedavisinde hastalar yoğun bakımda tedavi görmeleri gereklidir.Hastalığın maliyeti yüksek. Bu nedenle en ekonomik savaşım korunma yöntemlerinin uygulanmasından geçiyor. Çok erken müdahale edip damarlar açılsa bile hastaların ömür boyu ilaç kullanması gereklidir.Hastaların sigarayı bırakması, beslenme alışkanlıklarının değiştirilmesi büyük oranda rahatlamalarını sağlıyor.

Kırmızı etten ve katı yağdan fakir, sebze ve meyveden zengin bir diyet hastalara yarar getiriyor. Kadınların kalp hastalıklarından korunmasında düzenli beslenme, sürekli egzersiz ve sigaradan uzak durmaları büyük önem taşıyor. Tuz tüketiminin azaltılması da hipertansiyondan korunmak için önemli bir etken.

Kalp krizinde yeni tedavi
Kalp hastalıklarının tedavisinde cerrahi yöntemler, ilaç tedavisi ve "yaşam değişikliği" tedavileri uygulanıyor.

Araştırmacılar genetik hastalıklar başta olmak üzere, kalp, akciğer, böbrek gibi kronik sorunlara yol açan hastalıkların tedavisinde "kök hücre" naklinin önemini tartışıyor. Kalbe yapılan "kök hücre nakli"nde birkaç yöntem uygulanıyor. "Direk injeksiyon" yönteminde kalbin içine bir "kateter" yoluyla girilip, "injeksiyon" yapılarak kök hücreler naklediliyor.

İkinci yöntemde, kalp damarının içine girilerek damar açılıyor. Ardından damarın içine balon konularak, balonun içinden kök hücreler, kalbin odacıklarını besleyen özel bölgeye yerleştiriliyor.

Üçüncü yöntemde ise, by-pass gerektiren hastalara ameliyat sırasında kalp açılmışken kalbin üstüne iğneyle bu kök hücreler veriliyor. Daha çok Avrupa ülkelerinde uygulanan bu yöntemlerin naklin gerçekleştirildiği bölgelerde "tekrar canlanma" ve "kasılma"yı sağlıyor..Ancak bu çalışmalar yüz binlerce değil yüzlerce hasta üzerinde yapılmıştır. Yöntemlerin daha yaygın ve etkin hale gelmesi için daha çok çalışma yapılması gerekiyor.

Kendi hücresi veriliyor
Kişinin akrabasından veya dışarıdan hücre alınmıyor.Verilen hücrelerin kabul edilmeme şansı yok. Hücrelerin kaçının nakil bölgesinde yerleşeceği, büyüyüp büyümeyeceği, ne tür sorunlar yaşanacağı henüz bilinmiyor. Kalbin ne kadar kasılacağını da bilinmiyor.

Kök hücre naklinin kalbe uygulanması konusunda ABD`de hayvan çalışmaları yürütülüyor. İnsan çalışmalarına da devam ediliyor. Avrupa`da Almanya, Hollanda, İtalya`da insanlar üzerinde çalışmalar yapılıyor.

Ülkemizde de "kök hücre nakli" yapabilen merkezler, kurumları bünyesindeki "etik kurullardan" izin alarak bu işlemleri hastalar üzerinde gerçekleştiriyor. Hastalara yapılacak işlemle ilgili bilgi verilmesiyle birlikte "hasta onayı" alınarak nakil yapılıyor. Kök hücre nakliyle verilen hücre kişinin kendi hücresi olduğu için yasal açıdan bir sorun yaşanmadığı gibi sakınca da doğurmuyor. Hastalara bu işlemle ilgili olarak "bilgilendirilmiş onam" adı verilen bu işlemde neler yapıldığına dair belge veriliyor.

Kök Hücre Nakli Kime Uygulanıyor?

* Kök hücre nakli, kalp krizi sonucunda hücrelerinin bir kısmı ölen hastalara uygulanıyor. Ölen hücrelerin yerine yenilerinin nakledilmesi prensibine dayanıyor.

* Kalp krizi geçiren hastadan, "organ ve doku" yapımında görev yapan "kök hücreler" alınarak başlıca 3 farklı yöntemle hastanın kalbine naklediliyor.

* Nakilden sonra, kalp kasının kasılması 3-6 ay
sürüyor. Kalp kası kasıldığı zaman tedavi başarı kazanmış oluyor. 






Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH)

T
anım :
Kronik bronşit ve amfizeme bağlı olarak gelişen kronik, geri dönüşümsüz ve ilerleyici olan hava akımı kısıtlanması ile karakterize bir hastalıktır. Hava akımı kısıtlanması kısmen geri dönüşümlü ve solunum yolları aşırı duyarlılığı ile birlikte olabilir. Kronik bronşit ya da amfizemi olan bir hastada KOAH hastalığının geliştiğini söyleyebilmek için kronik hava akımı kısıtlanmasının meydana gelmiş olması gerekmektedir. 
KOAH, zararlı madde ve gazların uzun süreli solunması sonucu akciğerlerde oluşan anormal yanıtın neden olduğu ilerleyici hava yolu daralmasına bağlı hava akımı kısıtlanması ile karakterize bir hastalıktır. 
KOAH’ta kronik bronşit ve amfizem genellikle bir aradadır. 
1. Kronik Bronşit : Artarda en az iki yıl tekrarlayan ve en az üç ay boyunca devam eden, çoğu günler görülen ve diğer solunum ya da kalp hastalıklarına bağlanamayan öksürük ve balgam çıkarma ile karakterize bir hastalıktır. Solunum yollarında salgı yapan bezlerin sayı ve hacmindeki artış neticesinde gelişen salgı miktarının fazlalığına bağlı olarak oluşur. Salgı yapan bezlerin sayı ve hacmindeki artış solunum yollarının duvar kalınlaşmasındaki önde gelen nedendir ve bu da solunum yollarında tıkanmaya sebep olur. 
2. Amfizem : Alveol denilen hava keselerinin duvarlarının yıkımı ile meydana gelen bir hastalıktır. Duvar yıkımı hava boşluklarının anormal ve kalıcı şekilde genişlemesine ve akciğer esnekliğinin kaybolmasına yol açar. Sonuç olarak küçük hava yollarında tıkanmalar meydana gelir. 


Sıklık :
KOAH daha ziyade ileri yaş hastalığıdır. Yaş ilerledikçe KOAH’a bağlı ölüm sıklığı artmaktadır. Erkeklerde daha sık olarak gözlenmektedir. KOAH’ın dünyada görülme sıklığı tüm yaş grupları için erkeklerde % 0,9 ve kadınlarda % 0,7 olarak bildirilmektedir. Türkiye’de yapılan bir çalışmada 40 yaş üzeri insanlarda KOAH’ın görülme sıklığının % 13,6 olduğu, erkeklerde bu oranın % 20,1 ve kadınlarda % 8,2 olduğu bildirilmiştir.

Etkenler :
1. Tütün : KOAH gelişiminde en önemli risk faktörü sigara içimidir. Gelişmiş ülkelerde KOAH gelişiminden %80-90 oranında sigara kullanımının sorumlu olduğu bildirilmektedir. Sigara içenlerde içmeyenlere oranla KOAH gelişiminde belirgin artış olmaktadır (sigara kullananlarda 9-30 kat daha sık KOAH gelişmektedir).




Kronik bronşitin şiddeti ve ölüme sebebiyet vermesi ile sigara kullanımı arasında bir paralelizm mevcuttur. Sigara içenlerde içmeyenlere oranla 6 kat daha fazla kronik bronşite bağlı ölüm görülmektedir.
Sigara tiryakiliği amfizemin oluşmasında da başta gelen nedenlerden biridir. Sigara içenlerde amfizemin şiddeti ve ölüme sebebiyet vermesi sigara kullanmayanlara göre belirgin bir şekilde yüksektir. 
2. Hava kirliliği : Kronik bronşit ve amfizem hava kirliliği olan ve endüstri bölgelerinde yaşayan insanlarda daha sık olarak görülmektedir. Bu da hava kirliliğinin KOAH gelişiminde önemli bir faktör olduğunu göstermektedir.


3. Mesleksel faktörler : İşyerinde endüstriyel gazlar, dumanlar ve tozlarla temas içinde olan kişilerde KOAH gelişimi daha sık görülmektedir. Madenlerde, ağaç sanayiinde, metal işlerinde, ulaşım sektöründe, inşaat ve boya iş gruplarında, yem sanayiinde ve tarımla uğraşanlarda KOAH gelişme riski yüksektir. 


Sigara kullanımı ile çevresel ve mesleki faktörler bir arada olduğunda karşılıklı olarak birbirlerinin zararlı etkilerini artırmakta ve KOAH gelişime ihtimalini artırmaktadır.
4. Sosyoekonomik şartlar : Hijyenik şartların iyi olmadığı evlerde ve bölgelerde yaşayan insanlarda KOAH gelişme oranı artmaktadır. Kişilerin eğitim düzeyleri de KOAH gelişiminde önem taşımaktadır.
5. Solunum yolu enfeksiyonları : Çocukluk çağında geçirilen solunum yolu enfeksiyonlarının ileride gelişecek KOAH için uygun zemin hazırladığını, buna diğer faktörlerin de ilave olması ile KOAH gelişme sıklığının arttığını gösteren çalışmalar mevcuttur.
6. Genetik faktörler : Doğumsal alfa-1 antitripsin eksikliği genetik bir hastalıktır ve bu kişilerde serum alfa-1 antitripsin düzeylerinde belirgin azalma ile birlikte buna bağlı olarak 30-40 yaşlarında amfizem gelişmi ile karakterizedir. Bu hastalarda çevresel faktörler olmasa bile genç yaşlarda amfizem gelişir.
7. Diğer faktörler : Akciğerde yaygın harabiyete ve sekel oluşumuna neden olan hastalıklar (pnömokonyozlar, sarkoidozis, yaygın tüberküloz vs.) amfizem nedeni olabilirler. Uzun yıllar devam eden astım bronşiale de sonunda amfizeme neden olabilir. 
Çocukluk çağında anne-babanın sigara kullanımına bağlı olarak pasif sigara içimi neticesi ileri yaşlarda KOAH gelişme riski artmaktadır. 
Alkol kullanımı ile KOAH gelişimi arasında da ilişki tespit edilmiştir. 
Ailesinde KOAH’lı hasta bulunanlarda, düşük doğum ağırlığı ile dünyaya gelen bebeklerde, allerjik bünyeli çocuklarda, solunum yollarının dış etkenlere karşı aşırı duyarlılığı bulunanlarda geç dönemlerde KOAH gelişme riskleri yüksektir.
Adenovirus enfeksiyonu geçirenlerde, vitamin C yönünden zayıf gıdalarla beslenenlerde, A kan grubunda olanlarda KOAH gelişme ihtimali olabileceği öne sürülmektedir. 

Şikayetler :
KOAH’ın en belirgin semptomları olan öksürük ve balgam hastalığın başlangıcından itibaren vardır. Daha sonra şiddeti artan bu şikayetlere nefes darlığı ve hışıltılı solunum da ilave olur. 
Öksürük başlangıçta hafiftir, genellikle sabahları şiddetlenir ve balgam atılması ile hasta kısmen rahatlar. İlerleyen yıllarda hastalığın ilerlemesiyle ya da ataklar sırasında şiddetlenir. 
Balgam ataklar dışında az miktardadır ve nispeten kolay atılır. Hastalığın kronikleşmesiyle günlük miktarı ve koyuluğu artar. Hastaların bir kısmı bol balgam çıkarmaktan yakınırken bir kısmı da balgam çıkaramamaktan yakınır. 
Öksürük nöbetleri esnasında solunum yollarındaki kılcal damarlarda yırtılmalar olabilir ve balgam üzerinde çizgi şeklinde kan görülebilir. 
KOAH’ın başlangıcında egzersizle gelen nefes darlığı vardır, hastalık ilerledikçe istirahatte de nefes darlığı görülmeye başlar. KOAH’lı hastalarda görülen nefes darlığından solunum yollarındaki daralma, aşırı havalanma nedeniyle solunum pompasının etkinliğini kaybetmesi, akciğerde damarsal yatağın azalması ve psikolojik faktörler sorumludur.
KOAH’ta bazen ataklar sırasında hışıltılı solunum sesleri duyulabilir. Hastalık ilerleyip oksijen azlığı da geliştiğinde eller, ayaklar ve yüzde morarmalar da görülebilmektedir. 
Kronik oksijen eksikliği ve tekrarlayan ataklar kalp yetersizliği gelişimine neden olur. 

Fizik Bulgular :
Birinci saniyede dışarı verilen hava miktarı (FEV1) beklenen değerin % 50’sinden fazla olan KOAH’lı hastalarda hiçbir anormal bulguya rastlanamayabilir. Yerleşmiş KOAH’ı olan hastalarda ise hastalığın derecesine göre fizik muayene bulguları saptanabilir. 
Hastalar genellikle geniş, fıçı göğüse sahiptir, göğüs ön-arka çapı artmıştır. Boyunda yardımcı solunum kaslarının belirgin hale gelmiş olması ve nefes alırken bu kasların solunuma katılmaları izlenebilir. 
KOAH’lı hastalarda dinleme bulguları değişkendir. Genellikle solunum sesleri azalmış olarak duyulur ve kalp sesleri derinden ve hafif şekilde duyulabilir. Hastalarda solunumun nefes verme safhası uzamıştır. 
Genellikle ataklar sırasında, nefes verme döneminde daha belirgin olan, ancak solunumun hem nefes alma hem de nefes verme dönemlerinde işitilebilen, ronküs denilen anormal sesler duyulabilir. Hafif vakalarda sadece yalnız derin soluk verme esnasında işitilirler.
Hastalarda el, ayak ve yüzde morarmalar görülebilir. Bu hastalığın şiddetli olduğunu gösterebilir. Ayrıca uzun süreli olgularda parmak uçlarında çomaklaşmalar izlenebilir.

Tanı :
Hafif KOAH’ta akciğer grafisi genellikle normaldir. Hastalık ilerledikçe akciğer hacminde artış, havalanma artışı ve kalp gölgesinde incelme izlenir. Amfizemin ön planda olduğu durumlarda akciğer çevre alandaki damar görünümlerinde belirgin azalma gözlenir. Kalp yetmezliği geliştiğinde merkezi bölgede damarsal yapılar belirginleşir ve kalp büyüyebilir.

Thanks to Yukleriz.CoM for <a href="http://yukleriz.com/">Free image hosting</a>

Solunum fonksiyon testleri hastalığın tanısında, şiddetinin belirlenmesinde ve seyrinin izlenmesinde kullanılır. KOAH’ın kesin bulgusu, büyük oranda geri dönüşümsüz olan hava akımı azalması solunum yolları daralmasına ait bulgulardır.



Hastalarda FEV1’de daima azalma mevcuttur, hastalık ilerledikçe FEV1’deki bu azalma giderek artar. KOAH’ın şiddetini ve seyrini göstermedeki en yararlı test FEV1 ölçümüdür. 
Solunum ile alınan Salbutamol veya Terbutalin’in solunum fonksiyon testi üzerine etkisi genellikle en az düzeydedir. Bu ilaçların verilmesinden sonra oluşan FEV1’deki artış %15’in altındadır ya da 200 ml’nin altındadır.

Tedavi :
KOAH’ta tedavinin amacı, hastada şikayetlerinde rahatlama sağlamak ve yaşam kalitesini yükseltmek, solunum sıkıntısı ataklarını engellemek, hastalığın ilerlemesini yavaşlatmak, olası komplikasyonları önlemek ve tedavi etmek olmalıdır. 
KOAH tedavisinin birinci kuralı sigara kullanımının kesin olarak bırakılmasıdır. Ayrıca solunum yollarını açıcı ilaçlar ile tedavi devam ettirilir, gerektiğinde oksijen verilmelidir, kalp yetersizliği gelişmiş olan hastalarda buna yönelik tedavi de verilmelidir. 
KOAH tedavisinde solunum ile alınan ilaçlar ilk etapta tercih edilmeli, bunları kullanamayan hastalarda diğer ilaç formları (tablet, flakon vs.) verilmelidir. 

KOAH’ın ilaç tedavisinde birinci derecede verilmesi gereken ilaçların başında antikolinerjik ilaçlar gelmektedir. Hastalığın şiddetine göre, uzun etkili beta-2 agonist ilaçlar, teofilin türevleri ve steroidlerden bir veya birkaçı tedaviye eklenebilir. Kısa etkili beta-2 agonist ilaçlar solunum sıkıntısı atakları sırasında verilebilir. 
İleri derecede hastalığı bulunanlar ve ataklar sırasında uygulanan tedaviye rağmen rahatlamayan hastalar hastaneye yatırılarak hastane koşullarında tedavilerine devam edilmelidir. 
Hastalığın tedavisi mutlaka yapılan tetkikler neticesinde hastalığın derecesine göre planlanmalı ve verilecek ilaçlar düzenli kontroller yapılarak hekim tarafından ayarlanmalıdır. 




Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol